16 Nisan 2010 Cuma

ASLANIN SARAYI

Aslan ormandaki hayvanları sarayına davet etmiş. Hem onlarla tanışmak, hem de ormanın sorunlarını konuşmak istiyormuş.

İçeri ilk olarak içeri giren ayı saraydaki kokuyu beğenmemiş. Eliyle burnunu tutup yüzünü buruşturmuş. Ağzından da “Öffff çok pis kokuyor.” Sözleri dökülmüş. Aslan bu işe çok kızmış. Sarayını kötüleyen ayıyı bir pençede yere serip öldürmüş.

İkinci olarak sarayı giren maymun olanları gördüğü için “Efendim sarayınız mis gibi kokuyor.” Aslan maymuna da kızmış. Abartıyor, bana şirin görünmek istiyor diyerek bir pençede maymununda işini bitirmiş.

Bütün bu olayları gören tilki aslanın huzurunda tek bir söz bile söyleyememiş. Bu kez aslan sormuş. “Söyle bakalım sarayımı beğendin mi? Kokusu nasıl?
Tilki işi kurnazlığa vurarak. “Sayın kralım ben bu günlerde nezle olmuşumda burnum koku almıyor.” Demiş.

UYUYAN ASLANLA KABADAYI SIÇAN

Aslan yan gelmiş yatmış, hor hor uykuya dalmış. Sıçanın biri deliğinden çıkmış. Başlamış aslanın üzerinde oynayıp cirit atmaya. Aslan uyanmış, tedirgin tedirgin bakınmış;

-Ne oluyor üstümde diye aranıyorken kapı önünden geçen bir tilki aslanın bu durumunu görünce, hemen taşı deliğine koymuş, aslanı alaya almış:

"Ne o aslan kardeş, sen de minicik bir sıçandan mı korktun? Ne ayıp ne ayıp? Aslanlığa bu yaraşır mı hiç? " demiş.

Aslan burnundan solumuş:
-Sıçandan mıçandan korktuğum yok... Benimkisi sadece merak! Uyuyan koca aslanın üstünde kim, hangi kabadayı dolaşmayı göze almış? Ben asıl onu merak ettim, demiş
(Hayatta güvenli olun, küçük, dış görünüşte önemsiz gibi gelen şeylere aldırmazlık etmeyin. Kişinin gerçek güçlülüğü çokluk bu çeşit davranışlardan doğar )

Aisopos (Ezop) Masalları

FİTNECİ ASLAN

Aç aslan bir çayırdaki üç ineği gözüne kesmiş: kesmiş ya, üçünden korkmuş.
"Ben birini parçalarken öbür ikisi bir olur, hakkımdan gelirler sonra." Diye düşünmüş."En iyisi," demiş, "Bunları ben birbirlerinden ayırayım, teker teker paralayım. Daha kolay olur benim için."
Öyle yapmış aralarına girip fitneyi sokmuş, her birini öbüründen ayırmış. Sonra teker teker tenhada kıstırıp paralamış, yemiş.

(Birlik güçlülük verir. Bir olundu mu düşmanlar çekinir, sokulmaz. Akıllı kişi dediğin, dostlarının, akıl yoldaşlarının yanından ayrılmaz, kopmaz hiç. Güvenli olur.)

Aisopos (Ezop) Masalları

KRAL İSTEYEN KURBAĞALAR

Çok eski zamanlardan birinde Olympos dağının doruklarında Tanrı Jüpiter yaşarmış. Dağların, denizlerin, hayvanların, insanların kralıymış.
Dağın eteklerinde kocaman bir göl varmış. Bu gölün sakinleri de geveze kurbağalarmış. İlk başlar kurbağalar neşe içinde hür yaşarlarmış.
İstediklerini istedikleri zaman yaparlarmış.

Kimse karışmazmış onlara. Bir süre sonra kurbağalar bu özgür hayattan sıkılmaya başlamışlar. Göklere yükselen vraklamalarla Jüpiter’den kendilerine bir kral göndermesini istemişler:
"Kral hayatımıza yön versin, ne yapacağımızı bize söylesin."Jüpiter önce pek dikkate almamış kurbağaların bu isteğini. Ama öylesine gürültülü, öylesine gevezeymişler ki dayanamamış, eline geçirdiği bir ağaç parçasını yukarıdan gölün ortasına fırlatmış.
Bir şeyin şrak diye gölün ortasın düşmesi kurbağaları susturmuş.

Uzun süre bağırmışlar. Bu suskun krallarının yanına yaklaşmaya da korkuyorlarmış.
"Tanrı Jüpiter’in gönderdiği bu sessiz kralın sağı solu belli mi olur, değil mi? Uysal gibi görünür, ama birden yaklaşanın da canına okuyabilir." diye düşünmüşler.
Epey bir zaman sonra genç kurbağalardan biri ağaca yaklaşmış, yavaş yavaş yanına gitmiş, önce dokunmuş, sonra üzerine çıkmış, ardından üzerinde zıplamaya başlamış. Bu kral ne yaparsan yap hiç sesini çıkarmıyormuş!

Göldeki bütün kurbağalar krallarının yanına koşmuşlar, üzerine çıkmışlar, tepinmişler.
Bütün gün orada oyalanmışlar. Sonunda bir gün içinde kralları pis ve yosunlu hale gelmiş. Kurbağalar da krallarından bıkmışlar. Ertesi gün Jüpiter’den kral istemişler.
Öylesine yüksek perdeden bağırıyorlarmış ki Jüpiter dayanamamış.

Ama bu sefer kurbağalara kral olarak yılanı göndermiş!
Şimdiye dek krallarının sessiz ve zararsız olduğundan yakınan kurbağalar bu kez de krallarının kendileri için ne kadar tehlikeli olduğundan yakınmaya başlamışlar.
Yeni krallarının yanına yaklaşamıyorlarmış bile.
Yılan, çevrede bulduğu kurbağaları bir lokmada midesine indiriyormuş.
Kurbağalar yeni kral için vıraklamaya başlamışlar.

Jüpiter şöyle demiş: "Size önce iyi ve uysal kral verdim, beğenmediniz. O halde şimdi kötü ve vahşi kralınızı beğenmek zorundasınız. Çünkü bunu da istemezseniz, daha kötüsüne razı olmak zorunda kalabilirsiniz."
İşte o günden beri budala kurbağalara yılanlar krallık edermiş.



"Her Güne Bir Masal"
Derleyen ve çeviren: Tarık Demirkan
Doğan Kardeş Kitaplığı (YKY Yayınları)

fıkralar

Subaşının Eşeği

Eşeği kaybolan Subaşı, ateş püskürmüş:
-Çabuk benim hayvanımı bulun, yoksa karışmam! Diye bağırmaya başlamış. Herkesi bir telaş , bir korkudur almış. Eşeği aramak için dört bir tarafa dağılan Akşehirliler , yolda Hoca'ya rastlamışlar:
-Aman Hocam, bize yardım et. Yolda sahipsiz bir eşek bulursan hemen yakala n'olur.
-Eşek kimin?
-Subaşının. Demişler. Hoca da: "Peki ararım" demiş ve türkü söyleye söyleye yolunu sürdürmüş. Karşısına çıkan bir köylü :
-Hocam, böyle türkü söyleyerek ne yapıyorsun? Deyince , Hoca:
-Subaşının kaybolan eşeğini arıyorum! Demiş. Adam , yine sormuş:
-Peki , böyle türkü söyleyerek eşek mi aranır a Hoca?
-El elin eşeğini elbette türkü söyleyerek arar. Hele eşek zorla aranıyorsa. Üstelik Subaşınınsa.

Eşeğe Neden Ters Binmiş

Bir gün Hoca, eşeğine binerek , arkasına takılan bir kısım insanlarla birlikte, camiden eve dönerken birdenbire durur, hayvandan iner ve yüzü insanlara dönük olarak eşeğe ters biner, yani semere ters oturur. Bunu görenler yaptığı hareketin nedenini sorarlar. Hoca şöyle der:
-Düşündüm taşındım, eşeğime böyle binmeye karar verdim çünkü saygısızlığı hiç sevmem. Siz önüme düşseniz, arkanızı bana dönmüş olacaksınız; usulsüzlük saygısızlık olur. Ben önde gitsem, size arkamı çevirmiş olacağım ki bu da doğru değildir. Böyle ters bindiğim zaman ise hem ben önünüzden giderim, siz de ardımdan gelmiş olursunuz; hem de karşı karşıya bulunuruz!

Perdeyi Ben Buldum

Bir ahbap topluluğunda Hoca'nın eline iş olsun diye bir saz tutturmuşlar:
-Hadi bize güzel güzel bir şeyler çal da dinleyelim! Demişler. Hoca sazı eline alınca mızrabı bir aşağı bir yukarı teller üzerinde rastgele dolaştırmağa ve böylece tuhaf tuhaf sesler, gıcırtılar çıkarmağa başlamış:
-Aman Hoca demişler, saz dediğin böyle mi çalınır? Perdeler üzerinde usuliyle gezinmek gerek ... Hoca , elindeki sazı dımbırdatmağı sürdürürken:
-Onlar perdeyi bulamazlar, aramak için gezinip dururlar. Ben buldum işte. Niçin boşu boşuna gezinip durayım, demiş. Gülmüş.

fıkra : O Zaman Başka

Hoca'nın kadılık yaptığı sıralarda bir adam gelmiş:
-Hoca efendi demiş,size bir şey danışacağım.
-Buyrun sorun. Demiş Hoca, adam sözünü sürdürmüş:
-Geçen gün , komşuların size ait olduğunu söyledikleri bir inek, tarlada bizim ineğin karnını vurup öldürmüş. Şimdi ne yapmam gerek? Hoca , sakallarını sıvazlayıp bir an düşündükten sonra :
-Hayvan bu, demiş, dava edecek değilsin ya!..
-Teşekkür ederim kadı efendi.
-Sahibinin de bu işte suçu yok;ne bilsin böyle olacağını? Adamın yüzü gülmüş, tekrar söze başlamadan önce:
-Kusura bakma kadı efendi, demin ben bir yanlışlık yaptım, ölen inek benimki değil, seninki imiş. Hoca , yerinden doğrulup:
-Bak demiş, şimdi iş değişti. O halde verin raftaki kara kaplı kitabı da hele bir bakalım! ...

ŞAŞIRTMACA BİLMECELER 2

Soru: Adamın biri gece yarısı yatağının etrafında koşuyormuş. Niçin?
Cevap: Uykusu kaçmış onu yakalıyormuş.


Soru: Adamın biri, güneşin doğduğu yer olan doğuya dönükse, adamın arkası ne olur?
Cevap: Gölgeye.

Soru: Memurlar niçin kravat takarlar?
Cevap: İki yakası başka türlü bir araya gelmediği için.

Soru: İnek niçin kuyruğunu sallar?
Cevap: Sütüne sinek düşmesin diye.

Soru: Bir İskoç'tan daha cimri ne vardır?
Cevap: İki İskoç.

Soru: Sarhoşlar milletvekilliğine niçin adaylıklarını koymazlar?
Cevap: Nutuk kürsüsündeki bardakta içki yerine su olduğu için.

Soru: Deliler niçin şapka yerine başlarına huni koyarlar?
Cevap: Kendilerini akaryakıt varili sandıkları için.

Soru: Güneş niçin tutulur?
Cevap: Ayın güzelliğine âşık olduğu için.

Soru: IV. Murat Osmanlı tahtına çıktıktan sonra ne yaptı?
Cevap: Oturdu.

Soru: Hangi balık, köpekbalığından çok korkar?
Cevap: Pisibalığı.